Eğitimde Yeni Bir Akım: “Söylerim Ama Yapmam”

Eğitimde Yeni Bir Akım: “Söylerim Ama Yapmam”

Drama atölyelerinde sık kullandığımız etkinliklerden biri: “Söylerim Ama Yapmam”.

Etkinlik çemberde sözsüz olarak birinin herhangi bir eylemi canlandırmasıyla başlıyor. Daha sonra yanındaki kişi ona ismini söyleyerek “Ne yapıyorsun?” sorusunu soruyor. Eylemi gerçekleştiren kişi eylemle hiç alakası olmayan bir şey söylüyor.

Örnek olarak; kişinin eylem olarak sözsüz canlandırdığı şey diş fırçalamak ise yanındaki kişinin ne yapıyorsun diye sorduğunda halay çekiyorum demesi gibi… Etkinlik bütün katılımcıların en az bir defa söyleyip yapmamayı deneyimlediklerinde tamamlanıyor.

Bu etkinlik bana çoğu zaman bazı öğretmen ve okulları hatırlatıyor. Dışarıdan baktığında gözleriniz parıldıyor, eğitim anlayışı desen üstüne yok fakat gerçeklerle yüzleştiğinizde içiyle dışı arasında muazzam fark olan yapılar gibi…

Mesela bir örnek üzerinden ilerleyelim:

Aile, okul tanıtımları esnasında reklamlarında eğitim modelini çok beğendikleri bir anaokulunun tanıtım toplantısına katılıyor. Reklamlarda okulun tamamen öğrenci merkezli bir yapısının olduğunu, akademik becerilerden ziyade değerler eğitimine önem verdiklerini, dünya üzerinde hangi çağdaş eğitim modeli varsa uyguladıklarını anlatan bir içerikle karşılaşıyor. Hatta tanıtım esnasında ödül-cezaya, sınavlara, puanlandırma sistemine verip veriştiriyorlar. Tanıtım bitiyor ve veliler sınıfları gezmeye başlıyor. Bu esnada baba duvarda kocaman asılı renkli bir kartonun üzerinde bir tabloyu fark ediyor. Tablo aşağıda paylaştığım gibi dört bölümden oluşuyor: Kalem tutanlar, kalem tutamayanlar, okuyanlar, okuyamayanlar…

Bu sadece bir örnek. Kim bilir buna benzer neleri vardır. Bu ve buna benzer durumların temel nedeninin ise, modern eğitim diye oluşturulan akım olduğunu düşünüyorum. İnsanlar inanmasalar bile o dönemin popüler eğitim anlayışı (veya çok satan) ne söylüyorsa kendilerini onu söylemek zorunda hissediyorlar. Fakat inandıkları bu eğitim anlayışlarını en yüksek sesle savunanların çoğu zaman “söylerim ama yapmam“ etkinliğini gerçek yaşamlarına taşıdıklarını gözlemleyebiliyorum.

Bu durumların yarattığı başka kötü etki ise gerçekten bu eğitim modellerine kafa patlatmış insanların, içselleştirerek uygulamaya çalışanların yaptığı işi kirletmek oluyor. Zihinlerde genellemeler başlıyor. Eğitim bilimleri ve uygulama adına işlevsel bir model bile bu durum kaynaklı olarak buruşturulup çöpe atılabiliyor.

Tüketim çağının tükettiği eğitim çıkmazından kaçar yolumuz, sanırım yapanla yapmayanı çok iyi ayırt etmekten geçiyor. Gerçekten söylenilen şeyle gerçekte uygulanan şey arasında fark olan okullar iyi ayırt edilmeli. Okul seçimi yapılırken bu anlamda ince eleyip sık dokunmalı.

İçerikte söylemlerin örtüşmesine ve uyumuna dikkat edilmeli. Okullar dışarıdan her şeyi yapabiliyor gibi görünebilir ama içeride böyle olmama olasılığı her zaman yüksektir. Bundan dolayı size sundukları renkli cümlelerden, görsellerden çok içerisinde neler yapıldığını, o okuldaki çocukların nasıl bir ekosistem içerisinde olduklarını araştırmanızda fayda var. Bir okulun bunu yapıyoruz şunu yapıyoruz demesinin, o söylediğini gerçekten yaptığı anlamına gelmeyebileceğini unutmamak lazım…


Barış Sarısoy /twitter: @barissrsy

Yazar

Akademik Koordinatör & Eğitmen

Bir yanıt yazın