Hata Yapmak Kötü Bir Şey Midir?

Hata Yapmak Kötü Bir Şey Midir?

Bir anne çocuğunu hafta sonu yapılacak çok önemli bir sınava götürmek istiyor. Anne çocuğunun bu farklı sınavdan nasıl bir sonuç alacağıyla ilgili çok heyecanlı durumda. Çocuğun akademik başarısı gayet iyi ve çocuğun kendi öğretmeninin yarattığı anlayış açısından, sınavlara yüklediği anlam anneye göre çok farklı. Bundan dolayı rahat tavırlar sergiliyor. Hiçbir heyecan, gerginlik veya tedirginlik belirtisi göstermiyor.

Anne bu durumdan rahatsız olmaya başlıyor, çocuğunun bir sınav öncesi bu kadar rahat olmasını onun sınavı önemsemediği şeklinde yorumluyor. Kendi bakış açısına göre, çocuğunun bu tavrı vurdumduymazlık ve umursamazlık…

Sınav günü gelip çatıyor. Çocuk anneyle birlikte sınavın olacağı okula gidiyor. Fakat çocuk hala çok rahat davranıyor ve hiçbir kaygı ya da stres belirtisi göstermiyor.

Anne dayanamıyor ve çocuğa:

“Ya çocuğum, bu sınav hiç mi umurunda değil. Geçen hafta bu sınava girecek olan komşunun çocuğu bu sınavı o kadar önemsemiş ki… Çocuk heyecandan sınava girememiş. Sende bir gıdımcık bir şey yok. Hiç umurunda değil böyle şeyler değil mi? Umurunda olmadığı için sınavı hiç önemsemediğin için bir sürü hata yapacaksın!”

Çocuk annesinin bu duygu durumunu anlayamayarak ama çok rahat bir tavırla:

“Anne hata yapmak kötü bir şey mi sence?”

“Eee tabi ki de kötü bir şey, hata yaparsan sınav sonucun kötü gelir.”

“Ama ben öyle düşünmediğim için rahatım. Eğer hata yapmazsam nasıl görebilirim ki eksik olduğumu. Sonuçta, İnsanlar hata yapa yapa öğrenirler.”

Hani bilirsiniz haberlerde, sosyal paylaşım sitelerinde çıkar: “Bilmem kimden bilmem kime tarihi cevap!”  sloganı. Bence çocuğun anneye verdiği cevap da aynen buna benziyor! Her şeyi sonuçla ilişkilendiren, akademik başarıyı kutsallaştırarak, hata yapmayı ve başarısızlığı lanetleyen yetişkinlere çocuklardan gelen tarihi bir cevap…

“Hata Yapmaya” Yüklediğimiz Anlam:

Doğduğumuz andan itibaren zihinlerimizde hata yapmak, yanlış yapmak, başarısızlığa uğramak çok olumsuz bir sonuç olarak kodlandı. Çünkü her hata yaptığımızda sosyal çevremizin bize ödettiği bedeller çok ağır oldu…

Bununla birlikte kurguladığımız eğitim sistemlerinde ise aynı anlayışı beslemek üzerinden yola devam etti.  

“Hata yapmayı” kabul edilemez bir durum olarak algıladık. Çünkü her yaptığımız hata karşılığında bize biçilen puanlar üzerimize yapışan bir damga haline geldi. Hem de tüm yaşamımızı baştan sona etkileyecek bir damga…

Düzenimizi şablon başarı tanımları üzerine kurup, bu şablonun dışında kalanları başarısız diye damgaladık ve öğrenmeyi sadece başarıya giden bir yolun sonundaki ödülle ilişkilendirdik. Fakat fark etmediğimiz bir şey vardı: En üst düzey öğrenmelerimizin birçoğu doğamız gereği yaşantıların bize sunduğu hatalardan, başarısızlıklardan ortaya çıkıyordu…

“Yürümeyi düşüp kalkarak, konuşmayı heceleyerek, hedefe isabet ettirmeyi ıskalayarak, karenin içini dışını karalayarak öğreniyoruz.” Dr. Tan Ben-Shahar

Şimdilerde ise çocukların birçoğunun hata yapma korkusunu derinden hissettikleri için bir türlü zincirlerini kıramayan, denemekten, yanılmaktan ve üretmekten vazgeçmiş olmaları nedeniyle öğrenme ve anlam yaratma becerisi körelmiş öğrencilere dönüştüğünü görebiliyor olmamız bizi bu tanımı değiştirmeye ihtiyacımız olduğunu gösterdi…

Bu Tanımı Nasıl Değiştirmeliyiz?

Save Our Science kitabının yazarı Ainissa Ramirez hatalara bilimde nasıl anlam yüklediğimizle ilgili şunları belirtiyor:

“Bilim insanları çoğu zaman problem çözme yolunda hata yaparak başarısızlıklarla karşılaşırlar. Ama biz bunu farklı isimlendirerek veri deriz. Başarısızlığı, hata yapmayı veri gibi başka bir şeyle yeniden isimlendirirseniz o zaman daha az can yakıcı olur. Yaptığınız her şey, bu bir hatada olsa gerçeklere ulaşmanın bir parçasıdır!”

Yukarıdaki ifadenin alt metnine baktığımızda ise şunları çok rahatlıkla söyleyebiliriz:

“Öğrenmenin tek yolu doğru yoldan ilermemek değildir. Öğrenmek hatalarla da gerçekleşir. Ve biz bu öğrendiklerimizi biriktirerek bilimsel temelli somut sonuçlara ulaşabiliriz. Aslında hatalar bizi sandığımızın aksine eksiltmez, fazlalaştırır…”

Bundan dolayı çocuklarda temelde geliştirmemiz gerekecek anlayış başarıyı, iyi puanları, doğru sonuçları kutsallaştırmasını sağlamak değil. Her yaşadığı olay sonrasında “Ben bu işten ne öğrendim?” sorusunu sorgulayacak bir anlayış geliştirmesini sağlamaktır.

Çocuklarda bu anlayışı geliştirmek içinse ilk önce yetişkinler olarak kendimize şu sorunun cevabını verebilmemiz gerekir diye düşünüyorum:

Hata yapmak gerçekten kötü bir şey midir?”


Barış Sarısoy / twitter: @barissrsy 

Yazar

Akademik Koordinatör & Eğitmen

Bir yanıt yazın