Kendi Sırrını Çözmek

Kendi Sırrını Çözmek

Mesleki Gelişim Uzmanlığı Sertifika Programı’nın 1. modül eğitimini, yeni eğitim döneminde başlayacağımız kurumumuzda öğrenme yoldaşlarımız ile keyifle tamamladık.

  1. Modülde okumamız için önerilen bir kitap listemiz vardı. İçlerinden beni en çok etkileyen kitap ise “Başarı Bilimi-Mümin Sekman” idi. Peki neden bu kitap? Çünkü her satırını okurken karşımda “kendimi” gördüm. Yaptığım hatalar, başarılarım, zirveye tırmanış için kendimi nasıl motive ettiğim, zorluklarla mücadelem, toplumun baskısı ve dahası.. Tercih etme sebebim ise aslında burada yatıyor. Çünkü yazar; hayatta karşılığı olan araştırmalar ile açıklamalarını bizlere yapıyor ve yol gösteriyordu.

Kitabın ortaya çıkış nedeni ise; çok ilginç. Kıyafet dikmenin, makine yapımının, cerrahi müdahele gerektiren ameliyatların, teknolojinin bir bilimi var. Peki neden başarının bilimi yoktu? Yukarıda belirttiğim alanlar üniversitenin belli bölümlerinde verilirken “Başarı Bilimi” üzerine neden bir araştırma/fakülte mevcut değildi? Bu güçlü sorulardan yola çıkarak yazarın temelde vermek istediği, hayatta karşılığı olan araştırmalar doğrultusunda bizlere yeni ufuklar açmak.

Kitabın içeriği yoğun olmakla birlikte, sizler için konu başlıklarını ifade etmek isterim. Bu başlıklardan yola çıkarak elde ettiğimiz ipuçları ile değerlendirmelerimizi yapabilir, kazanımlarımıza daha kolay ulaşabiliriz. Peki başarı biliminin alt başlıkları neler olabilir?

-İrade Geliştirme Bilimi

-İrade Koruma Bilimi

-On bin Saat Kuralı

-Dunning-Kruger Sendromu

-Doğru Övgü Bilimi

-Seçim Yapma Bilimi

-Karar Alma Bilimi

-Kafaya Takmama Bilimi

-Zamanı Yönetme Bilimi

-Sosyal Uyum Deneyi

-İlk İzlenim Bilimi

-Hedonik Adaptasyon

-Sürdürülebilir Mutluluk

-Üstün Performans Bilimi

Hepimiz başarılı olmayı isteriz değil mi? Peki bunun için ne yapıyoruz? Kendimiz ve çevremizdeki sorunlar ile nasıl mücadele ediyoruz? Ne gibi çözüm yolları üretiyoruz? İlk önce bu güçlü soruları kişi kendine sormalı.

Daha da temele inersek başarının tanımını nasıl yaparsınız? Ben okumuş olduğum kitaptan ve önceki bilgilerimi harmanlayıp sizlere şu tanımı yapabilirim: Başarı; ardı ardına getirilmeye çalışılacak bir hedef listesi değildir. Kişinin hayattaki yaratılış gayesini bilip ona göre davranış kalıpları geliştirmesi, potansiyelinin son noktasına ulaşmaya çalışması ve başkaları için yararlı tohumlar ekmesi diye tarif edebilirim.

Tek kelime ile ifade edersem eğer; “Başarı=Mücadele”

Peki ya başarısızlık?

Güçsüz olmak mı? Utanmak mı? Çaresizlik mi? Toplum tarafından dışlanmak mı? Kariyerinizdeki düşüş mü? Hangisi?

Bunların hepsini bir kenara atıp bu olumsuzlukları avantaja çevirmekte bütün mesele sanırım. Başarısızlık, varolan duruma/olaya daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir. Bu da demek oluyor ki aslında bizleri var eden hatalarımız ve bu hatalara ne yönde çözüm bulduğumuzdur.

Emerson, “Sürekli sizi değiştirmeye çalışan bir dünyada, kendiniz olabilmek en büyük başarıdır” der. Biraz bunun üzerine yoğunlaşalım. Bizler; çevremiz, kurum yöneticilerimiz, zümre arkadaşlarımız ve belki de ailemiz tarafından belli kalıplara sokulmak için zorlanmış olabiliriz. Bu durumlarda neler yaptığımızı düşünelim. Verdiğimiz tepkiler ne yönde oluyor? Mümin Sekman’ ın da belirttiği üzere “İnsanın kendisi olması cesaret ve mücadele ister” diyor. İşte bu cesareti ve mücadeleyi gösteremediğimiz vakit kişi kendi gözünde karaktersizleşmeye başlar. Ne acıdır ki; bu kıskaca kapılıp giden birçok insan bizlere bir adım kadar uzaklıkta. İnsan kendini geliştirdikçe başarısı, başarılı oldukça imkanları, imkanları arttıkça da kendisi olma cesareti artar. Misal; uzun bir yola çıkacağız ve uzun yolda ilk sürüş deneyimimiz olacak. Tedirginliklerimiz elbet olacaktır; başta zor görünse de o yola çıkma cesaretini gösterip bir de o yolun sonuna gittiğimiz vakit, daha uzun bir yolu tercih edip o başarma duygusunu yaşamak isteyeceğiz. İşte buna “Hedonik Adaptasyon”  diyoruz. Bu da demek oluyor ki; tatmin edilen her istek, daha üst düzeyde yeni istekler yaratıyor. Bu istekleri gerçekleştirmek için kişinin kendi sınırlarını zorlaması, kendisini keşfetmeye götürecektir. Nasıl girdiğimiz ortamlarda farklı insanlar ile tanışıyorsak, işte çıktığımız bu yolculukta da kendimizi o derecede tanıyor olacağız. Belki bazı davranışlarımız bizleri çok motive edecek, belki de bazıları özeleştiri yapmamıza sebep olacak.

Çok sevdiğim ve sürekli kendime hatırlattığım bir söz vardır. Bu söz birçok anlamı içinde barındırır.

Kendini bil.

“Başkalarını yenen kişi güçlüdür. Kendisini yenen kişi ise kahramandır.” Lao Tse

Delphoi tapınağının girişinde “Kendini Bil” öğüdü yazar. Kişinin kendisini, yani kendi düşüncelerini, önyargılarını ve tutumlarını, öz benliğini bilip kendini kontrol eden kişi yola koyulmuş demektir. Çıktığımız bu yolda atılan her adım kendi başına büyük bir yürekliliktir. Bunun en doğru yolu da kendimize karşı dürüst olmaktan geçer. Kendimizi tanımaya ve keşfetmeye başladıkça bu durum bizi içten dışa değiştirir.

Mümin Sekman’ ın da belirttiği gibi “Akılsız olduğunu algılamak için de akıl gerekir!”. İnsan nasıl ki yeterliliklerini keşfetmeye çalışıyor ise, bir o kadar da eksikliklerini görmeye çalışmalı. Bilgimize ve gerçekçiliğine inanmadığımız bir yola çıkmak akıl karı değildir. Kendinizi dev aynada görüyor, gerçekçilik konusunda ayaklarınız yere basmıyor, çoğunluğa uyup kendi fikirleriniz arkasında durmuyorsanız eğer “Dunning-Kruger Sendromu” na yakalanmış olabilirsiniz. J

Dank ile şaşırtıcı motivasyon bilimi üzerine izlediğim TEDx videosunda bir cümle dikkatimi çok çekmişti. “Yüksek performansın sırrı, ödüllerde ve cezalarda değil; görünmeyen içsel güdülerdedir.”

Liseye kadar matematiğim hiç iyi değildi. Sınavlarda en düşük puanı ben alıyor, yapılan testlerde en çok yanlışı yapan yine ben oluyordum. Bu başarısızlığım bir süre beni çok mutsuz etmişti. Ne kadar çalışırsam çalışayım olmuyordu. Belki de kendimi bu olumsuz duruma odaklamıştım. Liseye geçtiğim dönemde öğretmenimi çok sevmem, beni zirveye taşıdı. Ben yüksek puan aldıkça öğretmenim çok mutlu oluyor ve benimle gurur duyuyordu. Öğretmenimin mutluluğu ve bu mutluluk ile gelen içsel motivasyonum üniversite sınavında branşlar arasında en yüksek neti yapmama öncülük etti. Bu süreçte öğretmenimin beni gururlandırma cümlesi kulağımdan hiç gitmedi:

“Seda, çabanı takdir ediyorum.”

Öğretmenim ne zekamı övdü, ne de çalışmalarım sonunda aldığım yüksek puanlardan elde ettiğim başarımı. Sadece ne kadar çok çaba sarf ettiğimi ve kendimle ne kadar çok mücadele ettiğimi vurguladı. Eğitim hayatımda beni başarıya götüren tek ve en önemli cümle. Öğretmenimin o kıymetli cümlesi..

Peki ya anne, babalar?

“Sen harikasın, elinden gelenin en iyisini yaptın, çok zekisin, Einstein gibi çocuk yetiştirdik vb” cümleler çocuğunuzu elinizle ateşe atmak demektir. Mümin Sekman’ ın da belirttiği gibi, temelsiz övgünün yarattığı kırılgan bir özgüven meydana gelir başarısızlığa uğradıklarında. Başarıyı zekaya ve akla dayandırmaktansa çabaya, sürece önem vermek ve bu konuda çocuklarda farkındalık kazandırmak çok mühim. Düştükleri zaman çabuk kalkabilirler; fakat gereksiz övgüler devam ederse çocuklarımızın ilerlemesini sabote etmiş oluruz.

Sizlere küçük bir yaş grubu gibi görünse de ilkokuldan beri kendimi keşfetmeye çalışıyorum.

Ben kimim?

Zeki miyim, başarılı mıyım, çalışkan mıyım, başarısız mıyım, azimli miyim? Saygılı mıyım? Hırçın mıyım? Yardımsever miyim? Kimim ben? Ya da bunların hiçbiri değil miyim? Veyahut bir tanıma ihtiyacımız var mı? İnsanın kendini keşfetmesi sanırım yaşam boyu devam edecek bir süreç.

  Kitabın bana kazandırdıkları ise şu yönde oldu:

-Her şeyden önce insani değerleri unutma.

-Kendine karşı her zaman dürüst ol.

-Hedeflerinde kararlı ol ve hedeflerinin peşinden koş.

-Çevrendeki olumsuzluklara karşı tüm duyularını kapat.

-Hızlı karar ver.

-Süreçte takdir bekleme, iç motivasyonunu güçlü tutmak senin hedefine olan tutkunla doğru orantılı.

-Sıkı çalış.

-Sabırlı ol.

Mümin Sekman’ ın “Başarı Bilimi” kitabı, diğer kişisel gelişim kitaplarından farklıydı. Açıkçası kişisel gelişim kitaplarını okuduğumda çok sıkılan bir okurum. Çünkü sürekli aynı cümlelerin tekrarını ve gerçek hayata yansımaları olmadığı sürece bir getirisi de olmuyordu. Ayrıca didaktik nitelikten ziyade araştırmaların kısa başlıklar altında ifade edilmiş olması ve günlük yaşamımızdan varolan kesitleri bizlere sunması kitaba olan aidiyetimizi arttırıyor, aynı zamanda daha kolay okumamızı sağlıyor ve bu sayede de öğrendiklerimizi hayata geçirebiliyoruz.

Eğer özetlersek;

Başarı zincirini şu ifadelerim ile sonlandırmak isterim.

“Başarı=Mücadele=Çaba=Sabır=İnanç”

Demek oluyor ki; başarı için mücadele gerekir, mücadele için çaba sarf etmek gerekir, çaba sarf ederken sabırlı ve inançlı olmak gerekir. Bu döngüden biri eksik olduğu zaman başarıya ulaşma konusunda eksikliklerimiz ve bu eksikliklerden doğacak olan problemler meydana gelebilir.

Mümin Sekman, Başarı Bilimi kitabı kişisel gelişim türü olarak diğer kitaplardan kendini şu yönleri ile ayırıyordu:

-Hayatta karşılığı olan araştırmaları temel alması,

-Günlük yaşantımızdaki olayların bilimsel açıklamalarının olduğunun altını çizmesi,

-Okuyucularına sade ve akıcı bir dil ile bilgilendirmelerde bulunması,

-Özellikle de okuduğum her satırında zihnimde konuşma baloncuğunun oluşmasına öncülük etmesi,

-Okurken sürekli aynı cümleleri duymak değil, bir sonraki sayfada aklınızdaki soruların cevabını bulmanıza yardımcı olması,

-Zihnimde konuşma baloncuğunun oluşmasından sonra beni en çok etkileyen ise; yaptığım hatalardan ders çıkararak çözüm yolunu okuruna sunmasını sağlamış olması ve elde ettiğim başarıların devamını nasıl getireceğimi yine ipuçları vererek yönlendirme yapmış olması, kitabı diğer kişisel gelişim kitaplarından ayıran en önemli faktör idi. Bu sebeplerden ötürü Başarı Bilimi kitabına “Yol Haritası” diyebilirim. Özellikle anne-babalara ve herkese hitap eden muhteşem bir kitap.

Okurken çok şey öğrenecek, öğrendikçe kendinizi daha çok sorgulayacaksınız.

Ayrıca yazar Mümin Sekman’ a bu öğrenme yolculuğumda bana yoldaş olduğu ve çalışmalarıyla rehberlik yaptığı için teşekkürlerimi sunuyorum.

Öğrenme tutkunuzun hiç bitmemesi dileğiyle… 🙂


Yazan: Seda Ersoy / YÖM Okulları Anaokul Öğretmeni

Bir yanıt yazın